(...) Gerçekten, Ibn Farız, şiirleri Arapça tasavvuf edebiyatının doruklarına tırmanan büyük bir şâirdir. İlk gençlik yıllarında o, uzun süre Mekke'de yaşamış; bu süre içinde hadîs ilmî ve Arap edebiyatı üzerinde yoğunlaşmıştır. Daha sonraki öğretim hayatında da hadîs hocalığı yapmış, şiir ve edebiyat dersleri vermiştir. İbn Farız, şiirlerinde, çok maharetle Arapça şiir geleneğinden, Allah aşkıyla dolu bir varoluş imajını yüklenen bir söyleyişe geçer. İbn Fârız'ın bütün şiir üslubuyla birlikte bu varoluş algısına yaslanan imaj dünyası kendisine gittikçe artan bir ün ve üstünlük kazandırarak, Arapça tasavvuf şiiri üzerinde çok derin bir etki yaratır. Netice olarak, başta el-Hamriyye olmak üzere, şiirlerinin birçoğu din ve edebiyat klâsiği hâline gelmiştir. Öyle ki, ölümünden hemen sonra dizeleri üzerine yorumlar yapılmaya başlanmıştır. Bunlar içinde bilinen yirmi beş şerhten en az on'u doğrudan doğruya el-Hamriyye ile ilgilidir. Bu şerhlerde, Hamriyy e'nin; kelimeleri, gramatik yapısı, söz sanatları gibi formla ilgili yönleri yanında bâtınî boyutunu ve muhtevasını konu edinenler de vardır. Sûfî yorumcular, yorumlarını desteklemek için daha çok Kur'ân, Hadîs ve Arap edebiyatından pasajlar iktibas ediyorlardı. (...)
(...) Gerçekten, Ibn Farız, şiirleri Arapça tasavvuf edebiyatının doruklarına tırmanan büyük bir şâirdir. İlk gençlik yıllarında o, uzun süre Mekke'de yaşamış; bu süre içinde hadîs ilmî ve Arap edebiyatı üzerinde yoğunlaşmıştır. Daha sonraki öğretim hayatında da hadîs hocalığı yapmış, şiir ve edebiyat dersleri vermiştir. İbn Farız, şiirlerinde, çok maharetle Arapça şiir geleneğinden, Allah aşkıyla dolu bir varoluş imajını yüklenen bir söyleyişe geçer. İbn Fârız'ın bütün şiir üslubuyla birlikte bu varoluş algısına yaslanan imaj dünyası kendisine gittikçe artan bir ün ve üstünlük kazandırarak, Arapça tasavvuf şiiri üzerinde çok derin bir etki yaratır. Netice olarak, başta el-Hamriyye olmak üzere, şiirlerinin birçoğu din ve edebiyat klâsiği hâline gelmiştir. Öyle ki, ölümünden hemen sonra dizeleri üzerine yorumlar yapılmaya başlanmıştır. Bunlar içinde bilinen yirmi beş şerhten en az on'u doğrudan doğruya el-Hamriyye ile ilgilidir. Bu şerhlerde, Hamriyy e'nin; kelimeleri, gramatik yapısı, söz sanatları gibi formla ilgili yönleri yanında bâtınî boyutunu ve muhtevasını konu edinenler de vardır. Sûfî yorumcular, yorumlarını desteklemek için daha çok Kur'ân, Hadîs ve Arap edebiyatından pasajlar iktibas ediyorlardı. (...)