Günümüzde sanat ve mimarlık çevrelerince geliştirilen yeni yöntemler, belirli ortak davranış biçimleri içermektedir.
Bu davranışların estetik ve plastik değerdeki yansımaları ise yine benzer biçimde ortak bir dil yaratmaktadır. Büyük ölçüde tüketim odaklı gelişen yeni sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel ortamda, her geçen gün farklı, dikkat çekici, iletişimsel ve teatral yöntemler denemenin, oluşturulan bu dilin ortak noktası olduğu söylenebilir. Postmodern mimari tartışmalarına dahil olan bu süreç, bilgi üretim teknolojileri ve sosyo-kültürel ortam ile doğrudan etkileşim içindedir. Bireysel zevklerin ön plana çıktığı ve üretim teknolojilerinin çeşitliliği desteklediği günümüzde, mimarlık da bu yeni eğilimlerden doğrudan etkilenmektedir. Böylelikle, modern sonrasında farklı ve dikkat çekici olmaya yönelen mimarlık, temel bir prensip olarak iletişimsel olmayı bir tasarım stratejisi haline getirmiştir. Diğer taraftan, teatral yöntemlerin bir tasarım prensibi olarak ortaya çıktığı barok dönem, bu eğilimin genel karakteristiğini kuran bir sanat akımı olması bakımından, modern sonrası eğilmlerin bu tavrı için uygun bir araştırma zemini sunmaktadır. Bu durum barok için, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik olarak çok farklı dinamikler çerçevesinde şekillenmiştir. Ancak temelinde belirli erk sembollerinin itici gücünü barındırmaktadır. Benzer şekilde modern sonrası eğilimlerin arka planında çalışan çeşitli sosyo-kültürel ve ekonomik erk sembolleri dikkati çekmektedir.
Günümüzde sanat ve mimarlık çevrelerince geliştirilen yeni yöntemler, belirli ortak davranış biçimleri içermektedir.
Bu davranışların estetik ve plastik değerdeki yansımaları ise yine benzer biçimde ortak bir dil yaratmaktadır. Büyük ölçüde tüketim odaklı gelişen yeni sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel ortamda, her geçen gün farklı, dikkat çekici, iletişimsel ve teatral yöntemler denemenin, oluşturulan bu dilin ortak noktası olduğu söylenebilir. Postmodern mimari tartışmalarına dahil olan bu süreç, bilgi üretim teknolojileri ve sosyo-kültürel ortam ile doğrudan etkileşim içindedir. Bireysel zevklerin ön plana çıktığı ve üretim teknolojilerinin çeşitliliği desteklediği günümüzde, mimarlık da bu yeni eğilimlerden doğrudan etkilenmektedir. Böylelikle, modern sonrasında farklı ve dikkat çekici olmaya yönelen mimarlık, temel bir prensip olarak iletişimsel olmayı bir tasarım stratejisi haline getirmiştir. Diğer taraftan, teatral yöntemlerin bir tasarım prensibi olarak ortaya çıktığı barok dönem, bu eğilimin genel karakteristiğini kuran bir sanat akımı olması bakımından, modern sonrası eğilmlerin bu tavrı için uygun bir araştırma zemini sunmaktadır. Bu durum barok için, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik olarak çok farklı dinamikler çerçevesinde şekillenmiştir. Ancak temelinde belirli erk sembollerinin itici gücünü barındırmaktadır. Benzer şekilde modern sonrası eğilimlerin arka planında çalışan çeşitli sosyo-kültürel ve ekonomik erk sembolleri dikkati çekmektedir.