Taylar Güzel Kaval Çalar

Stok Kodu:
9786053265399
Boyut:
13.50x21.00
Sayfa Sayısı:
96
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2021-09
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
22,00
9786053265399
753534
Taylar Güzel Kaval Çalar
Taylar Güzel Kaval Çalar
22.00

“Portakal bir taydır. Ve ben suya düşüp ölen bir tayı ceylana çevirme ihtimalinden bahsediyorum. Bir tay genelde suya düşüp ölmez. Ben de genelde sempatiğimdir ama ayağıma çarpıp düşer taylar. Benim gönlüm düşer suya sonra. Kimse bulamaz orada gönlümü de aklımı da. Aklım zaten uzun zamandır kayıp... Ellerimi tuttular, düşlerden bahsettiler, başka hayvanlardan bahsettiler. Hep, birini önemseyince hayvanlara benzetiyordum, bunu bilmediler. Annem de dahil. Annem ceylandı icabında. Bir ara gergedandı ama gergedan da çok estetik hayvan değilmiş meğer, google'dan bile bakmadım onların yalancısıyım. Bir ara ağzımdan gergedan lafı çıktı sevgiyle; ama farkında değilim bir şeylerin. Sevdim içimi dökmeyi, sevdim içtenliği. Yoruldum tayları boşluğa bırakmaktan. Yoruldum içimde ukde bir tay ama ukde dersem hiç gelmez. Bıraktığımı söylesem boşluğa, belki koşar. Öyle demeyin taylar güzel kaval çalar.”

Bu, alelade bir yaşam anlatısı değil; bu, dilin bildiği, gözün gördüğü, dimağın ezberlediği herhangi bir söz oyununa da benzemiyor. İnsan, yaşadığı somut olayları soyut bir his dünyasının süzgecinden geçirerek özümser mi? Ne kadar da yorulur kim bilir? Ama bunu öyküler yapabilir, insanı şiir süzgecinin içine sokup gerçek duygularıyla yüzleştirebilir. Şeyma Subaşı, tam da bunu yapıyor. Sıradan bir anın içinde ruh dünyanıza ait ne bulabilirseniz yazar onları aramaya çıkıyor.

“Portakal bir taydır. Ve ben suya düşüp ölen bir tayı ceylana çevirme ihtimalinden bahsediyorum. Bir tay genelde suya düşüp ölmez. Ben de genelde sempatiğimdir ama ayağıma çarpıp düşer taylar. Benim gönlüm düşer suya sonra. Kimse bulamaz orada gönlümü de aklımı da. Aklım zaten uzun zamandır kayıp... Ellerimi tuttular, düşlerden bahsettiler, başka hayvanlardan bahsettiler. Hep, birini önemseyince hayvanlara benzetiyordum, bunu bilmediler. Annem de dahil. Annem ceylandı icabında. Bir ara gergedandı ama gergedan da çok estetik hayvan değilmiş meğer, google'dan bile bakmadım onların yalancısıyım. Bir ara ağzımdan gergedan lafı çıktı sevgiyle; ama farkında değilim bir şeylerin. Sevdim içimi dökmeyi, sevdim içtenliği. Yoruldum tayları boşluğa bırakmaktan. Yoruldum içimde ukde bir tay ama ukde dersem hiç gelmez. Bıraktığımı söylesem boşluğa, belki koşar. Öyle demeyin taylar güzel kaval çalar.”

Bu, alelade bir yaşam anlatısı değil; bu, dilin bildiği, gözün gördüğü, dimağın ezberlediği herhangi bir söz oyununa da benzemiyor. İnsan, yaşadığı somut olayları soyut bir his dünyasının süzgecinden geçirerek özümser mi? Ne kadar da yorulur kim bilir? Ama bunu öyküler yapabilir, insanı şiir süzgecinin içine sokup gerçek duygularıyla yüzleştirebilir. Şeyma Subaşı, tam da bunu yapıyor. Sıradan bir anın içinde ruh dünyanıza ait ne bulabilirseniz yazar onları aramaya çıkıyor.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat