Ruhun Yolculuğu Ruhname (Sıhhat ü Maraz-Hüsn ü Aşk)

Stok Kodu:
9786052071403
Boyut:
12.00x19.50
Sayfa Sayısı:
252
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2018-03
Çeviren:
Mehmed Lebib Efendi
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%15 indirimli
38,00
32,30
9786052071403
531018
Ruhun Yolculuğu
Ruhun Yolculuğu Ruhname (Sıhhat ü Maraz-Hüsn ü Aşk)
32.30

Fuzûlî'nin en güzel eserlerinden biri olan bu eser Sıhhat u Maraz, Hüsn ü Aşk, Rûhnâme ve Hikâye-i Rûh isimleriyle anıla gelmiştir. Bu isim çokluğunun sebebi metnin konusundan kaynaklanmaktadır. Aslında eser iki bölümden oluşmaktadır: Sıhhat u Maraz ile Hüsn ü Aşk. Hikâyeyi okuyanların da fark edeceği üzere, hikâyenin bu birinci bölümünde eserin yazıldığı dönemdeki klasik tıp bilgisi özetlenmiştir. Aynı zamanda vücudu ele geçirmeye çalışan Maraz ile bunu engellemeye çalışan Sıhhat'in hikâyesidir bu bölüm. Hikâyenin ikinci bölümü ise Rûh'un Aşk'la birlikte Hüsn'e ulaşma çabasınının yani ruhun aşk ile birlik olup güzelliğe kavuşmalarının hikâyesidir. Dolayısıyla bu bölüm metnin Hüsn ü Aşk kısmıdır. Bu yüzden eserin tümü için Sıhhat u Maraz veyahut Hüsn ü Aşk isimlerinden birini kullanmak yerine daha kapsayıcı olan Rûhnâme ya da Hikâye-i Rûh olarak isimlendirilmesi tercih edilmiştir.

Bu eser, iyi bir eğitim aldığı bilinen Fuzûlî'nin ilmî yönünü de ortaya koymaktadır. Rûhnâme'de insanoğlunun bedeni ve kalbi hakkında eskilerin sahip olduğu geleneksel bilgiyi ve anlayışı özetlemiş, bunu yaparken de her bir terimi kişileştirerek son derece canlı bir hikâye ortaya koymuştur. Hikâye rûhlar âlemindeki insan ruhunun dünyaya gelerek bedene yerleşmesinden sonra sahip olduğu maddî ve manevî bütün duyu ve duygularını ele almış, her bir insanın yaşaması muhtemel maddî ve manevî süreçleri ayrıntılı olarak aktarmıştır. Fuzûlî, bütün bu geleneksel bilgileri sırf bilgi olarak aktarmak yerine, her bir duyunun, organın, olgunun ve hissin birer karakter olduğu bir hikâye anlatmayı tercih etmiştir. Okuyucu hikâyeyi bitirdiğinde geleneksel tıp anlayışının hepsini öğrenmiş olacağı gibi hikâyeyi kendisiyle özdeşleştirerek konunun özünü kavrayacaktır. Fuzûlî'nin de istediği budur elbette. Konu daha geniş kapsamlı eserlerde ele alınmış olmasına rağmen çoğu zaman tam olarak anlatılamamış ve anlaşılamamıştır. Buna karşın Fuzûlî, bu küçük risalesiyle her şeyi yerli yerinde, sadeliği ifade kudretiyle buluşturarak meselenin özünün kavranmasını kolaylaştırmış ve ortaya ilgi çekici bir eser koymuştur.

Fuzûlî'nin en güzel eserlerinden biri olan bu eser Sıhhat u Maraz, Hüsn ü Aşk, Rûhnâme ve Hikâye-i Rûh isimleriyle anıla gelmiştir. Bu isim çokluğunun sebebi metnin konusundan kaynaklanmaktadır. Aslında eser iki bölümden oluşmaktadır: Sıhhat u Maraz ile Hüsn ü Aşk. Hikâyeyi okuyanların da fark edeceği üzere, hikâyenin bu birinci bölümünde eserin yazıldığı dönemdeki klasik tıp bilgisi özetlenmiştir. Aynı zamanda vücudu ele geçirmeye çalışan Maraz ile bunu engellemeye çalışan Sıhhat'in hikâyesidir bu bölüm. Hikâyenin ikinci bölümü ise Rûh'un Aşk'la birlikte Hüsn'e ulaşma çabasınının yani ruhun aşk ile birlik olup güzelliğe kavuşmalarının hikâyesidir. Dolayısıyla bu bölüm metnin Hüsn ü Aşk kısmıdır. Bu yüzden eserin tümü için Sıhhat u Maraz veyahut Hüsn ü Aşk isimlerinden birini kullanmak yerine daha kapsayıcı olan Rûhnâme ya da Hikâye-i Rûh olarak isimlendirilmesi tercih edilmiştir.

Bu eser, iyi bir eğitim aldığı bilinen Fuzûlî'nin ilmî yönünü de ortaya koymaktadır. Rûhnâme'de insanoğlunun bedeni ve kalbi hakkında eskilerin sahip olduğu geleneksel bilgiyi ve anlayışı özetlemiş, bunu yaparken de her bir terimi kişileştirerek son derece canlı bir hikâye ortaya koymuştur. Hikâye rûhlar âlemindeki insan ruhunun dünyaya gelerek bedene yerleşmesinden sonra sahip olduğu maddî ve manevî bütün duyu ve duygularını ele almış, her bir insanın yaşaması muhtemel maddî ve manevî süreçleri ayrıntılı olarak aktarmıştır. Fuzûlî, bütün bu geleneksel bilgileri sırf bilgi olarak aktarmak yerine, her bir duyunun, organın, olgunun ve hissin birer karakter olduğu bir hikâye anlatmayı tercih etmiştir. Okuyucu hikâyeyi bitirdiğinde geleneksel tıp anlayışının hepsini öğrenmiş olacağı gibi hikâyeyi kendisiyle özdeşleştirerek konunun özünü kavrayacaktır. Fuzûlî'nin de istediği budur elbette. Konu daha geniş kapsamlı eserlerde ele alınmış olmasına rağmen çoğu zaman tam olarak anlatılamamış ve anlaşılamamıştır. Buna karşın Fuzûlî, bu küçük risalesiyle her şeyi yerli yerinde, sadeliği ifade kudretiyle buluşturarak meselenin özünün kavranmasını kolaylaştırmış ve ortaya ilgi çekici bir eser koymuştur.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat