Duvaktaki Gözyaşı

Stok Kodu:
9786059916455
Boyut:
13.50x21.00
Sayfa Sayısı:
246
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2017-11
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%20 indirimli
40,00
32,00
9786059916455
647499
Duvaktaki Gözyaşı
Duvaktaki Gözyaşı
32.00

Bu esnada arkada kapı yavaşça açıldı. Handan ablasının kalktığını duymuş, o da uyanmıştı. Feyza arkasında bir küçük ses, bir hıçkırık duydu. Döndü, gelen küçük kız kardeşi Handan'dı:

“Abla, ne olur, gitmesen olmaz mı?” diye yalvardı.

O daha küçüktü, Evliliğin ne olduğunu bilmiyordu. Feyza'nın yüreğinde volkanlar patladı. Kollarını kardeşine açtı. Sonsuza uçuşan kelebekler gibi mavimsi, sarımtırak, yeşil... Handan, yanaklarında iki damla yaş ve titreyen dudaklarıyla ablasına tekrar yalvardı:

“Ne olur abla kal, gitme!” dedi.

Feyza cevap veremedi, kelimeler boğazında düğümlendi. Karşısında mahzun, minik bir çehre, buğulu bakışlarla ve elvedada saklanan küçücük, hüzün dolu bir gülümseme ile ona bakıyordu. Onu, can bilen cananlarının boşluğa çaresiz seslenişiydi bu; “Ne olur kal, gitme!” Gözyaşları, yanaklarından nisan yağmuru gibi boşalmaya başlamıştı.

“Ne olur kal, gitme!” deme, benim küçük kardeşim. Annemi sana emanet ediyorum. Artık onun kızı sensin bundan sonra.”

Gözlerini kardeşinden kaçırdı, dudakları titredi. Ağlamaklı bir sesle: “Kim bilir, bir gün yeniden yağar nisan yağmuru, yeşerir tomurcuklar açar domur domur.

Bekle beni, ayaz yemeden kal küçüğüm!”

Yine minik bir ses, bir damla gözyaşı:
“Ablacığım, ne olur kal, gitme!”

Feyza'nın artık konuşacak takati kalmamıştı.

Bu esnada arkada kapı yavaşça açıldı. Handan ablasının kalktığını duymuş, o da uyanmıştı. Feyza arkasında bir küçük ses, bir hıçkırık duydu. Döndü, gelen küçük kız kardeşi Handan'dı:

“Abla, ne olur, gitmesen olmaz mı?” diye yalvardı.

O daha küçüktü, Evliliğin ne olduğunu bilmiyordu. Feyza'nın yüreğinde volkanlar patladı. Kollarını kardeşine açtı. Sonsuza uçuşan kelebekler gibi mavimsi, sarımtırak, yeşil... Handan, yanaklarında iki damla yaş ve titreyen dudaklarıyla ablasına tekrar yalvardı:

“Ne olur abla kal, gitme!” dedi.

Feyza cevap veremedi, kelimeler boğazında düğümlendi. Karşısında mahzun, minik bir çehre, buğulu bakışlarla ve elvedada saklanan küçücük, hüzün dolu bir gülümseme ile ona bakıyordu. Onu, can bilen cananlarının boşluğa çaresiz seslenişiydi bu; “Ne olur kal, gitme!” Gözyaşları, yanaklarından nisan yağmuru gibi boşalmaya başlamıştı.

“Ne olur kal, gitme!” deme, benim küçük kardeşim. Annemi sana emanet ediyorum. Artık onun kızı sensin bundan sonra.”

Gözlerini kardeşinden kaçırdı, dudakları titredi. Ağlamaklı bir sesle: “Kim bilir, bir gün yeniden yağar nisan yağmuru, yeşerir tomurcuklar açar domur domur.

Bekle beni, ayaz yemeden kal küçüğüm!”

Yine minik bir ses, bir damla gözyaşı:
“Ablacığım, ne olur kal, gitme!”

Feyza'nın artık konuşacak takati kalmamıştı.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat